Metaverse konusu son dönemde ana haber bültenlerine, youtuberların yeni içeriklerine konu oldu. Facebook’un bu alanda attığı iddialı adımlar sonrasında herkesin ilgisi bu konu üzerine yoğunlaştı. NFT piyasası sonrasında sık sık duymaya başladığımız Metaverse kavramı, aslında yeni bir olgu değil… Ütopik veya distopik filmler, çizgi diziler, animasyonlar insanoğlunun sanal bir dünyaya geçişini aslında daha önce defalarca ele aldı, bu konu hakkında oyunlar yapıldı. NFT ürünlerin var olması, ilk kez sanal dünyadaki varlıklara bir kimlik kazandırdığı için hem gerçek dünyadaki varlıkların orjinalliğinin korunarak sanal dünyaya taşınmasına hem de dijitalde üretilen ürünlerin artık gerçek hayattakiler gibi değer kazanmasına yol açtı. Bunun sonucunda, sanal dünyada erkenden yerini almak isteyen birçok kişi, sanal dünyada kullanabileceği bir avatar, ikamet edebileceği bir arsa-ev, mülkünü dizayn edebileceği eşyalar ve avatarının giyebileceği kıyafetler satın aldı. Buraya kadar bakıldığında, sürekli olarak Metaverse üzerinde yani sanal evrende nasıl yaşayacağımız, ne giyeceğimiz, nerede oturacağımız gibi konular öne çıktı. Yani hep bireysel konularda fikir yürütüldü. Halbuki, bireylerin olduğu bir yerde zamanla bir toplum oluşur, toplumun olduğu yerde ise topluluğa özel tüketim alışkanlıkları gelişir. Buradaki tüketici talebini karşılamak için ise işin şirketleşme boyutuna bakmak, bireysel konularda fikir yürütmek kadar önemlidir.
Sanal dünyada kod kanundur. Dolayısıyla herşeyin kodlara uygun olarak tasarlanması gerekir. Günlük hayatımızda kullandığımız paralar, nasıl ki sanal evrende kullanılamıyor ve kriptoparalar bu açığı kapatıyorsa veya tapularla, faturalarla kanıtlayabildiğimiz mülkiyet hakkı, nasıl ki NFT’ler ile sanal dünyaya uyarlandıysa ve kimlik bilgilerimiz yerine cüzdan bilgilerimizle sanal dünyada var oluyorsak, şirketlerin de sanal dünyaya entegre olmak için önemli bir dönüşüm geçirmeleri gerekebilir.
Kriptoparaların şirket alanında yarattığı değişim modeli için DAO’lara (Decentralized Autonomous Organizations) bakmamız gerekir. DAO’lar merkeziyetsiz olarak yürütülen ve belirli bir amaca hizmet eden şirketlerdir. Geleneksel şirket yapısına bakıldığında, şirketi yöneten bir yönetim kurulu ve kurulun karar alırken, toplanırken vs her türlü konuda uyması gereken bir şirket tüzüğü bulunmaktadır. DAO’lar aslında çok da farklı değillerdir. Yine bir oylama mekanizması vardır ve uyulması gereken bir tüzük söz konusudur. Ancak oylamalar, DAO’ya ait olan token sahipleri tarafından yapılır ve tüzükte yazması gereken kurallar akıllı kontratlara yazılır. Oylanan konunun kabul edilip edilmediği, akıllı kontratlarda belirtilen şartlara göre otomatik olarak belli olur. Buradaki asıl önemli konu, token sahipleri oy kullanabildiği için şirketlerin topluluğa ait olmasıdır. Örneğin Maker DAO, teminat karşılığı kredi veren merkeziyetsiz bir platformdur. Platform üzerindeki oylamalar için MKR tokenine ihtiyacınız vardır ve bu tokeni borsalardan alabilirsiniz. Tabiki her DAO tokeni size doğrudan oy hakkı vermez. Şirketlerin kendilerine göre kuralları olduğu gibi DAO’ların da vardır. Örneğin Flamingo DAO maksimum 100 kullanıcıyı kabul etmektedir. Sebebi ise yasal zorunluluklardır. Şaşırtıcı olabilir ama DAO’lar yasal şirket statüsüne sahiptirler. Gelin, öncelikle bu konu üzerinde duralım.
Yasal Statü
ABD’nin Wyoming eyaleti, aldığı bir kararla DAO’ları yasal şirket statüsünde tanıma kararı aldı. Yani limited şirket, anonim şirket türleri gibi DAO da bir şirket türü olarak resmi statü kazanmış oldu. Yukarıdaki örnekteki Flamingo DAO ise Delaware eyaletinde kurulu bir şirkettir. Yasalara göre şirketlerde maksimum 100 kişilik bir karar mercii olabildiği için DAO, sadece 100 kullanıcıya izin vermektedir. DAO üzerinde oy hakkına sahip olmak isteyenlerin yasalardaki KYC ve AML gerekliliklerini tam olarak karşılamaları gerekmektedir. Yani bir anonimlik söz konusu değildir. DAO’lar bazı eyaletlerde yasal statüye sahip oldukları için normalde şirketlerin gerçekleştirdiği faaliyetleri gerçekleştirmekle yükümlüdürler. Örneğin, vergi ödemelerini gerçekleştirir, istihdam yaratırlar. Ancak tabiki tüm DAO’lar yasalara bağlı değildir. Hiçbir regülasyona bağlı olmadan kendi kendilerine işleyen DAO’lar mevcuttur.
Topluluk Tarafından İşe Alınmak
Yukarıda bahsedildiği gibi DAO’ların da belirli sorumlulukları vardır ve bu işlemler için çalışanlara ihtiyaç duyarlar. Bir binası olmayan, internet üzerinde var olan ve büyük bir ihtimalle birbirinin yüzünü hiç görmeyen birçok kişinin yönettiği bir şirket için çalışmak muhtemelen oldukça ilginç bir duygudur. Bu konunun üzerine eğilmek için pandemi döneminde Berklee College’deki müzik girişimciliği programından çıkartılarak işsiz kalan Nicole d’Avis, oldukça güzel bir örnektir. Nicole, işsiz kaldığı süre boyunca pandeminin de etkisiyle başka bir iş bulamadı. Bu süreçte online işler araştıran Nicole, sanal bir müzik konferansı düzenlemek için yardım etmek üzere freelance bir iş buldu. Konferans başarılı geçti ve Nicole, aynı ekiple çalışmaya devam etmek istedi. Ancak bilmediği şey, çalıştığı grubun sıradan bir grup olmadığıydı. Grubun işvereni bir DAO’ydu. Nicole, istemeden de olsa herhangi bir bürokrasinin, hiyerarşinin, genel merkezinin olmadığı yeni nesil bir şirketin çalışanı haline geldi. Nicole, maaşını 2 ayrı kriptopara cinsinden almaya başladı. Birinci kriptopara, kendi maaşıydı ve USD’ye çevirerek harcayabiliyordu. İkinci maaşı ise DAO üzerinde oy hakkı veren özel bir tokendi. Yani Nicole, DAO için çalışmaya devam ettiği sürece daha çok tokene sahip olarak belki de birkaç yıl sonra önemli bir oy hakkına sahip olabilir, isterse tokenlerini başkasına transfer ederek, oy hakkını satabilir. Dolayısıyla DAO yapısının, çalışanlarına emekleri karşılığında değerli bir ikramiye verdiğini de söyleyebiliriz. Tabiki bu durum DAO’dan DAO’ya değişir.
Nicole’ün hikayesi, belki de binlerce örnek arasından sadece bir tanesidir. Ancak hem pandemi döneminde işsiz kalan insanlara kriptopara piyasasının nasıl fırsatlar sunduğunu hem de yeni nesil şirket yapısında çalışma modelini göstermesi açısından oldukça önemli bir örnektir. İleride belki de birçoğumuz, anonim kullanıcıların oy hakkına sahip olduğu, yani yöneticilerin kim olduğunun bilinmediği bir DAO için veya binlerce kişinin oy vererek yönettiği, topluluklar tarafından idare edilen şirketler için çalışıyor olacağız.
PleasrDAO ve ABD Adalet Bakanlığı
PleasrDAO adlı bir DAO, Temmuz ayında ABD Adalet Bakanlığı’ndan, Wu-Tang Clan’a ait Once Upon a Time in Shaolin isimli albümü satın aldı. Albüm, daha önce Martin Skhreli’ye aitti. Ancak Skhreli dolandırıcılık suçlamasından suçlu bulununca, 4 milyon USD’ye satılan albüm, bakanlığın deposunda bulunuyordu. PleasrDAO’nun, yeni nesil bir şirket olarak bir devlet kurumundan böyle bir satın alım gerçekleştirmesi, DAO’ların resmi kurumlarla etkileşime geçmesi açısından ilgi çekici bir örnektir. DAO, devlet düzeyinde yani tüm ülkede geçerli bir yasal altyapıya sahip değildir. Sadece eyalet bazında bazı bölgelerde tanınmaktadırlar. Buna rağmen, bu durumun hayatımızda DAO’ların bazen işveren olarak, bazen de bir açık arttırmaya teklif veren kuruluşlar olarak karşımıza çıkmasına engel olmadığını görmekteyiz.
İleriki yıllarda Metaverse üzerinde bir yaşam mümkün olur veya olmaz şu anda bunu bilmiyoruz. Ancak mümkün olsa da olmasa da, şirketlerin daha topluluk odaklı olması ve herkes tarafından ulaşılabilir olması açısından topluluklarla iletişime geçmeleri, bir mecburiyet haline gelebilir. Web 3.0, merkeziyetsizlik gibi konular konuşulurken, internetin Facebook gibi devlere verdiği gücün, yavaş yavaş topluluklara kaydığı görülüyor. Şirketlerin de temsil ettikleri güç odağını korumak için güçlerini, topluluk odaklı bir mekanizmaya entegre etmeleri ve dönüştürmeleri yaşamsal açıdan mantıklı olabilir. Nitekim, başarılı kriptopara şirketlerinin, sahip oldukları platformları, toplulukla daha fazla etkileşime sokmak ve sürdürülebilir kılmak için DAO’ya çevirdiklerini görüyoruz. Şirketin DAO’ya çevrilmesi, sahip olunan yönetim gücünün paylaşılarak azaltılmasını değil, tam tersine markalaşma ve toplumda bir aidiyet duygusu yaratmak için harcanacak paradan ve yıllardan tasarruf edilmesini sağlamaktadır. Kullanıcılar, sahip oldukları tokenler aracılığıyla merkeziyetsiz şirketlerde pay sahibi olarak birden fazla şirkete aidiyet hissedebilirler. Sonuç olarak, DAO’lar şu anda kriptoparaların prensiplerine en uygun şirket tipleridir diyebiliriz. İleride DAO’ların da yetersiz kaldıkları ve dönüşmek zorunda oldukları alanlar olabilir. Ancak görülen o ki, şirketlerin DAO yapısına adapte olmaları, marka sürdürülebilirliği için giderek daha da hayati bir ihtiyaç haline gelmektedir.
Hazırlayan: Berkay Aybey
Burada ifade edilen görüş ve yorumlar BV Crypto’ya aittir. BV Crypto, bu yazı temel alınarak yapılacak herhangi bir finansal işlemden sorumlu tutulamaz. Her yatırım ve ticaret hamlesi risk içerdiğinden, bu tür kararlar alırken kendi araştırmanızı yapmanızı tavsiye diyoruz.